Cinlerin Nitelikleri 4. Bölüm

Cinlerin Nitelikleri 4. Bölüm

Cinlerin Nitelikleri

11- Cinler tıpkı diğer varlıklar gibi gaybı bilmezler.

Yüce Allah Süleyman Aleyhisselam’ın ölümünü söz konusu ederken şöyle buyurmaktadır:

“Biz ölümüne hükmedince asasını yiyen ağaç kurdundan başkası onlara ölümünü göstermedi. Nihayet yıkılıp yere düşünce açıkça ortaya çıktı ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsaydılar, bu horlayıcı azap içinde devam etmezlerdi.” (Sebe’, 34/14)

Kurtubî dedi ki: “Denildiğine göre cinlerin elebaşıları yedi kişi idi. Bunlar Süleyman Aleyhisselam’ın emrine itaat ediyorlardı. Davud Aleyhisselam Beytu’l-Makdis’in temellerini atmıştı. Vefat ettiğinde Süleyman Aleyhisselam’a Beytu’l-Makdis mescidini tamamlamasını vasiyet etmişti. Süleyman Aleyhisselam cinlere bu işi emretti. Vefatı yaklaştığında yakınlarına dedi ki:

Mescidin inşaatını tamamlayıncaya kadar ölümümü onlara haber vermeyiniz. Mescidin bitmesine bir yıllık bir zaman kalmıştı. Haberde belirtildiğine göre ölüm meleği onun arkadaşı idi. Ölümünün alametinin ne olacağını ona sordu. O da dedi ki:

“Secde ettiğin yerden Harnube (keçi boynuzu) adı verilen bir ağaç (bitki) çıkacak. Mutlaka her sabah Beytu’l-Makdis’de bir ağaç biterdi, ona:

“Adın ne” diye sorardı. O ağaç da:

“Adım şu şudur” derdi. Ona:

“Sen ne işe yararsın”, diye sorar, ağaç

“şuna şuna” derdi. Bunun üzerine emir verir, o ağaç kesilir ve kendisine has bir bahçeye diker ve o ağacın fayda ve zararlarının adının ve tıpta neye yaradığının yazılmasını emrederdi. Bir gün namaz kılmakta iken önünde bir ağacın yeşermekte olduğunu gördü. Ona:

“Adın ne” diye sordu, o da:

“Keçiboynuzu” dedi.

“Ne işe yararsın” diye sordu. Ağaç:

“Bu mescidin tahribine”, diye cevap verdi. Süleyman Aleyhisselam:

“Ben hayatta olduğum sürece Allah onu tahrip etmeyecektir. Sen, benim ve Beytu’l-Makdis’in helakine sebep olacak ağaçsın.” O ağacı yerinden kopardı ve bahçesine dikti. Sonra şöyle dedi:

“Allah’ım, ölümümden cinlerin haberdar olmamasını sağla ki, insanlar da cinlerin gaybı bilmediklerini öğrensinler.

Cinler insanlara gayba dair bazı şeyler bildiklerini ve yarın neler olacağını bildiklerini haber veriyorlardı. Sonra kefenini giyindi, hanutlarını süründü, mihrabına girdi. Namaza durdu, tahtı üzerinde asasına yaslandı. Öldüğü halde, ölümü üzerinden bir sene geçinceye kadar cinler bunu bilemedi. Bu sırada mescidin inşası da tamamlandı.

Ebu Cafer en-Nehhâs dedi ki: Bu âyet-i kerime hakkındaki açıklamaların en güzeli budur. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’e kadar ulaşan hadis de bu görüşün sıhhatine delil teşkil eder. İbrahim b. Tahmân, Ata b. es-Sâid’den, o Saib b. Cübeyr’den, o İbn Abbas’tan rivayet ettiğine göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın peygamberi Davud oğlu Süleyman -ikisine de selam olsun- namaz kıldı mı, önünde yeşeren bir ağaç görürse ona:

“Adın nedir” diye sorar. Şayet dikilmek için ise, onu diker, bir ilaç için ise bunu yazardı. Bir gün namaz kılmakta iken yine önünde bir ağaç bitiverdi.

“Adın nedir diye sordu”, o:

“Keçiboynuzu” dedi.

“Sen ne işe yararsın” diye sordu. Ağaç:

“Bu evin tahribi içinim”, dedi. Süleyman dedi ki:

“Allah’ım, cinler ölümümü bilemesinler. Böylelikle insanlar cinlerin gaybı bilmediklerini bilmiş olacaklar.” Süleyman o ağacı bir asa halinde yonttu ve bir sene boyunca ona yaslandı.

Onlar da bunu bilmediler. Derken asa düştü. İnsanlar cinlerin gaybı bilmediklerini öğrenmiş oldular. Bu halin miktarına baktılar, bir sene olduğunu tespit ettiler.”

Yine Kurtubî şunları söylemektedir: Sahih senedlerle tefsir’de belirtildiğine göre İbn Abbas şunları söylemektedir: Davud oğlu Süleyman -ikisine de salât ve selâm olsun- bir sene boyunca ölümü bilinmeksizin asası üzerine yaslanmış olarak kaldı. Bu vakitte cinler, kendilerine vermiş olduğu emirleri yerine getiriyorlardı. Bir sene sonra yere düştü, yere yıkılınca insanlar, cinler eğer gaybı bilmiş olsalardı, hor ve hakir kılıcı azapta devam
edemeyeceklerini açıkça anlamış oldular.

Hadisi Hakim, Müstedrek’inde rivayet etmiş olup, bu senedi sahih bir hadis olduğu halde Buhârî ve Muslim tarafından rivayet edilmemiştir, dedi.

12- Cinlerin görülmeyecek şekilde olan aslî hilkatlerinden çıkarak şekillenebilmeleri ve görülmeleri mümkündür. Bu hususta birkaç şekil sözkonusudur:

a. İnsan suretinde gelmeleri. Buna delil gösterilecek hususlardan birisi de yüce Allah’ın şu buyruğudur:

“Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve şöyle demişti: ‘Bugün insanlardan sizi yenebilecek yoktur. Ben de muhakkak sizin yardımcınızım.'” (el-Enfâl, 8/48)

Bu Bedir günü şeytan bir adam suretinde görünerek onlara söylediği sözleri söyleyip, müşrikleri aldattığı zaman tahakkuk etmişti.

Ebu Hureyre Radıyallahu anh’ın bir adam suretinde gelen şeytan ile başından geçen olayları anlatan rivayet te buna delildir. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Ebu Hureyre’yi ramazan zekatını korumakla görevlendirmesi bilinen bir olaydır. Bu Buhârî’nin Sahih’inde Vekâlet bahsinde ve başka yerlerde sabittir.

b. Siyah köpek suretinde gelmeleri. Buna da Muslim’in Sahih’inde namaz bahsinde Abdullah b. es-Sâmit’ten, onun Ebu Zerr Radıyallahu anh’dan şöyle dediğine dair rivayet delil teşkil etmektedir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

“Sizden herhangi birisi kalkıp namaz kılacak olursa, eğer önünde deve eğerinin arka tarafındaki tahta gibi bir şey bulunursa onun için sütre olur. Şayet önünde deve eğerinin arkasındaki tahta gibi bir şey bulunmayacak olursa eşek, kadın ve siyah köpek onun namazını keser.” Ben (Abdullah b. es-Samit):

“Ey Ebu Zerr dedim. Siyah köpek ile kırmızı köpek ve sarı köpek arasında nasıl bir fark vardır?” Ebu Zerr dedi ki:

“Kardeşimin oğlu, senin bana sorduğun şekilde ben de Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem’e sordum. Şöyle buyurdu:

“Siyah köpek bir şeytandır.”

Bu hadisi buna yakın bir şekilde Tirmizî de Sünen’inin Namaz bahsinde, Nesâî Kıble bahsinde, Ebû Dâvûd Namaz bahsinde, İbn Mâce Namazın kılınması ve Namazda Sünnet bahsinde, Ahmed, Müsned’inde, Darimî Sünen’inin Namaz bahsinde ve hepsi de Abdullah b. es-Samit’ten o Ebu Zerr’den diye rivayet etmişlerdir.

Siyahın cinlere mahsus renk olduğunu gösteren birtakım deliller de vardır. İmam Ahmed Müsned’inde rivayet ettiğine göre Ebu Zerr Radıyallahu anh dedi ki: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

“Benden önce hiçbir peygambere verilmemiş beş şey bana verildi. (Düşmanımın kalbine salınan) korku ile bana yardım olundu. Bu sebeple düşman bir aylık mesafeden benden korkar. Yeryüzü benim için hem namaz kılacak yer, hem de temizlenme aracı yer kılındı ve ganimetler bana helâl kılındı. Benden önce hiç kimseye helâl kılınmadı ve ben hem kırmızıya, hem siyaha gönderildim. Bana: “İste O sana verilecek” denildi. Ben isteğimi ümmetime yapacağım şefaat olarak sakladım. O inşaallah sizden yüce Allah’ın huzuruna ona hiçbir şeyi ortak koşmadan çıkan kimselere erişecektir.”

A’meş -ki burada delilimiz de budur- dedi ki: Mücahid’in görüşüne göre kırmızıdan kasıt insanlar, siyahdan kasıt cinlerdir.

Mucemu Şuyuhi Ebi Bekr el-İsmailî’deki rivayete göre Ebu Abdi’r-Rahman es-Sülemî şöyle demiştir: Ali b. Ebi Talib Radıyallahu anh dedi ki: “Cinler muayyen birtakım köpeklerdir.” Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurmuştur:

“Sizler iki noktası bulunan simsiyah köpeği öldürünüz. Çünkü o şeytandır.”

İbn Abdi’l-Berr dedi ki: “İlim adamlarının dediklerine göre simsiyah (köpek) şeytandır. Yani böyle bir köpek menfaat sağlamaktan uzak, zararı ve eziyeti bir ihtimali yakın bir yaratıktır.
Bunlar düşünme ile anlaşılacak konular değildir. Kıyas ile bu neticelere ulaşılamaz. Bu hususlarda Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in dediği kabul edilir.

İbn Abdi’l-Berr -yüce Allah’ın rahmeti üzerine olsun- kimseye zarar vermedikleri ve kimseye saldırmadıkları takdirde siyah köpeklerin dahi öldürülmeyeceği kanaatine yatkındır. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem canlı herhangi bir varlığın hedef edinilmesini yasaklamıştır. Ayrıca köpeklerin öldürülmesine dair verilen emir Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in Ebû Dâvûd’un Sünen’indeki şu rivayette olduğu gibi neshedilmiştir: “Beş haşere vardır ki bunlar Harem hududları içerisinde de, dışında da öldürülürler. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bunlar arasında saldırgan köpeği de saydı.”

Bu hadisiyle Nebi Sallallahu aleyhi vesellem köpekler arasından sadece saldırgan için özel hüküm vermiştir. Çünkü mü’mine saldıran, eziyet veren ve mü’min tarafından kendisine güç yetirilen herbir hayvanın öldürülmesi vaciptir.

(İbn Abdi’l-Berr devamla) dedi ki: Yine bu husustaki delillerden birisi de şudur: İmam Malik -Allah’ın rahmeti üzerine olsun-‘den sonra dönemlerin değişip durmasına rağmen bütün bölgelerde köpekler öldürülmemiştir. Bütün bu ülkelerde ise İmam Malik’in de, başkalarının da mezhebinde olan ilim adamları ve fazilet sahipleri bulunagelmiştir. Herhangi bir münker ve açık masiyette hiçbir şekilde müsamaha göstermeyen, mutlaka o münkere karşı tepki gösteren ve onu değiştirmeye kalkışan kimseler de bulunmuştur.

Bu hususta rivayet edilen ve şeytan olduğunu belirten siyah köpeklerin öldürülmesi kanaatini benimseyenlerin ise buna dair bir delilleri yoktur. Çünkü yüce Allah kötülüğü ağır basan insanlara ve cinlere mensup olanlara “insan ve cin şeytanlarını” (el-En’âm, 6/112) buyruğunda “şeytan” adını vermiş bulunmaktadır ve bu sebep dolayısıyla da öldürülmesi gerekmemiştir.

c. Evlerde barınan yılanlar şeklinde gelmeleri. Buna Muslim’in Sahih’inde Selâm bölümünde Ebu Said el-Hudri Radıyallahu anh’dan şöyle dediğine dair kaydettiği rivayet delildir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

“Şüphesiz Medine’de müslüman olmuş cinlerden bir kesim vardır. Her kim evlerde barınan bu kesimden bir şeyler görecek olursa üç (gün ya da defa) onlara süre tanısın. Bundan sonra bir daha ona görünecek olursa onu öldürsün. Çünkü o bir şeytandır.”

“Evlerde barınanlar”dan kasıt ise evlerde barınan yılanlardır, bunlar çoğunlukla cinlerden olurlar. Nitekim Ahmed’in Müsned’inde İbn Abbas’ın rivayet ettiği hadiste şöyle denilmektedir. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

“Yılanlar cinlerden mesh olmuşlardır. (Hilkatleri değiştirilmiştir.)”

d. Zararlı haşereler suretinde görünmeleri. Buna da Ebû Dâvûd’un Sünen’inde Edeb bölümünde Ebu Said el-Hudrî Radıyallahu anh’dan şöyle dediğine dair kaydettiği rivayet delil teşkil etmektedir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

“Şüphesiz cinlerden olan haşerelerden herhangi birisini evinde kim görecek olursa üç defa ona görünsün. Eğer tekrar gelecek olursa onu öldürsün, çünkü o bir şeytandır.”

13- Cinler hızlı hareket ederler ve zor işlere güç yetirebilirler. Şüphesiz ki cinler alemi, hayret verici bir alemdir. Onların en hayret verici özelliklerinden birisi de yüce Allah’ın şu buyruğunun tanıklık ettiği gibi bir yerden bir başka yere hızlıca intikal edebilme güçleridir:

“Cinlerden bir ifrit dedi ki: ‘Ben onu sana sen yerinden kalkmazdan önce getirebilirim ve muhakkak ben buna gücü yeten ve güvenilir bir kimseyim.'” (en-Neml, 27/39)

Görüldüğü gibi burada cinlerden olan bu ifrit Sebe Melikesi Belkıs’ın tahtını Süleyman Aleyhisselam meclisinden kalkmadan önce getirmeyi üstlenmiş bulunmaktadır. Bu ise onların hızlı bir şekilde hareket edebildiklerine delildir.

Aynı şekilde onların hayret verici özelliklerinden birisi de; yüce Allah’ın haber verdiği şekilde, ağır ve yorucu işleri yerine getirebilecek güce sahip olmalarıdır. Buna göre cinler Süleyman Aleyhisselam’a pek büyük köşkler, pek büyük timsaller ve oldukça geniş, büyük kazanlar ve çok büyük su havuzları yapıyorlardı. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“Onlar kendisine köşklerden, heykellerden, büyük havuzları andıran çanaklardan ve yerlerinde sabit kazanlardan istediğini yaparlardı. ‘Ey Dâvûd hanedanı! Siz de şükrederek çalışın, kullarımdan şükreden ise azdır.'” (Sebe, 34/13)

  1. Bölüm için TIKLAYINIZ
  2. Bölüm için TIKLAYINIZ
  3. Bölüm için TIKLAYINIZ

din, islam, cin, cinler, şeytan, cinlerin nitelikleri, cinler hakkında, kıyamet, huri, huriler, kıyamet günü, haşere, rahmet, şeytanlar, ayet, hadis, müslüman cinler, cinler namaz kılarmı, cinler ibadet edermi, 

Bir Cevap Yazın