Dini Hikayelerden Seçmeler 1. Bölüm

Dini Hikayelerden Seçmeler 1. Bölüm

AĞANIN YERİ

Arkadaşlarımdan bir kaçı yanıma gelerek;

– Fakir öğrenciler için yurt binası yapıyoruz, dediler. Ön ayak ol da, biraz yardım toplayalım.

Tekliflerini kabul ettim ve ertesi gün, zenginliğinden dolayı ”Ağa” lakabıyla tanınan bir iş adamını aradım.

Para istediğimi anlayınca:

– Gerekeni yaparız, dedi. Gel de görüşelim.

Büyük bir hevesle bürosuna gittim ve sekreterinden izin alıp odasına girdim. Bina hakkında verdiğim bilgileri dinledikten sonra, cebinden bir on binlik çıkarıp:

– Buyur, dedi. Bizim de katkımız olsun. Şaşırmıştım. Ama yine de işi pişkinliğe vurup:

– Sondaki sıfırlar biraz az olmadı mı? dedim. Hiç olmazsa on milyon vereceğinizi tahmin etmiştim.

Pek aldırmamış görünerek:

– Şimdilik bu kadar yetsin, dedi. Toplu konut sitesi için yer almam gerektiğinden, fazla açılamıyorum.

– Ne kadar lazım? diye sordum.

– İki yüz dönüm kadar, dedi. Bu işi becerir ve planladığım arsaları kapatırsam, yurdunuza on milyon bağışlarım. Eğer binaya ismimi verirseniz, bu miktarı daha da arttırabilirim.

Teşekkür ettikten sonra el sıkışıp ayrıldık ve kısa bir süre sonra da inşaata başladık. Bu arada para sıkıntısı çektiğimizden ağayı bol bol hatırlıyor ve aldığı yerlerin kaç dönüme ulaştığını takip ediyorduk.

Altı ay kadar sonra yardımcısına telefon ettiğimizde:

– Ağa’nın yeri, çoğu göl kenarında olmak üzere yüz yirmi dönüme ulaştı, dedi. Şimdi sıra, yolun bitişiğindeki ormanlık bölgeye geldi.

İnşaatın kabasını tamamladığımızda, adamı tekrar aradık.

– Ağa’nın yeri, göl kenarında ve çam ağaçları arasında olmak üzere yüzeli dönüme çıktı, dedi. Bir kaç ay sonra, iş tamamlanır.

On milyona kavuşmak ümidiyle adama bir daha telefon ettiğimizde:

– Ağanın yeri, bir selvi ağacının altında olmak üzere iki metre kareye indi, dedi. Geçen hafta öldü, duymadınız mı?” (Cüneyd Suavi)

ANNESİNİ DARILTINCA DİLİ DURDU

Son dakikalarını yaşayan bir hastanın şehadet kelimesini söyleyememesini kötü mânaya yoran bir kadın, Resulullah aleyhisselatü vesselama müracaat ederek:

“- Kocam son anlarını yaşayan bir hastadır. Bir müddetten beri yanında şehadet getiriyorum, dili durduğu için, o, bu şehadet kelimesini söyleyemiyor, kelime-i şehadeti getirmeden ölür diye korkuyorum; Buna bir çare bul ya Resulullah, dilinin tutulması sona ersin de kelime-i şehadeti getirsin” dedi.

Resulullah efendimiz bu hastanın sıhhatli zamandaki hareketlerini hayatını sordu;

“- Kocanın yaşadığı hayat nasıldı? Müslümanlığı sadece iddia halinde mi idi, yoksa inandığının icaplarını yerine getirir, İslamı fiilen yaşar mı idi?”

Kadın:

“-Ya Resulullah” dedi. ”Kocamın Müslümanlığı öyle iddiadan ibaret bir Müslümanlık değildi. İnandığının icaplarını tamamen yerine getirir, İslam’ın Meirlerini nefsinde eksiksiz olarak tatbik etmeye gayret ederdi. Dinin haram kıldığı fiillerden şiddetle kaçındığı gibi, kötü bir alışkanlığı da yoktu.”

Bu sefer resulullah efendimiz:

“O halde sen git annesini çağır”dedi. Bir müddet sonra peygamberimizin huzuruna gelen yaşlı bir kadın:

“Ben Alkame’nin annesiyim, çağırmışsınız geldim, ya Resulullah” dedi. Efendimiz ona sordu:

“Oğlun Alkame’den memnunmusun? Evlatlık vazifesini yerine getiriyor mu idi yoksa sana karşı itaatsizlikte mi bulunuyordu?”

Kadın evvela biraz durakladı halinden belli idi ki, öz evladın karşı bir kırgınlığı, küçük de olsa bir dargınlığı vardı.

“Ya Resulullah, dedi. Oğlum çok iyi, bana karşı itaat ve hürmette kusur etmezdi. Nedense bu saygısı onu evlendirinceye kadar devam etti. Hele son günlerde ailesinin sözüne bakarak bana karşı tutum ve tavrını iyice değiştirdi.

Bu yüzden kalbimde oğlum Alkame’ye karşı bir kırıklık vardır.”

Üzgün ve yaşlı annenin bu ifadesinden olayın özünü anlayan peygamber efendimiz, ashabına, odun top toplayarak bir ateş yakmaları için emir verdi:

Kadın merakla sordu:

“Ateşi ne için yaktırıyorsun ya Resulullah?”Efendimiz cevap verdi:

“Oğlun Alkame’yi yakmak için.”

“Neden yakmak istiyorsun ya Resulullah?”

“Çünki, karısının teşvikiyle anasını darıltıp, ailesinin haksız vesvesesi ile veli nimetini küstürenleri Cenâb-ı Hak cehennemin şiddetli ateşinde uzun müddet yakacaktır. Sen hakkını helal etmezsen Alkame’de aynı şiddetteki azaba düçar olacağından, ben burada onu dünya ateşi ile yakayım da cehennemin o şiddetli azabından kurtulsun.”

Bu sözleri ile annenin merhamet ve şefkatini harekete getirmeyi düşünen Resulullah, nihayet kırgın ve dargın anneden şu sözleri duyar:

“Ya Resulullah, ben hakkımı helal ediyorum, ciğerpâre yavrumun ne dünyada, ne ahirette ateşte yanmasına, azab çekmesine gönlüm razı değil.”

Annenin oğluna hakkını helal etmesi resul-i Ekrem efendimiz, ashabtan Bilal-ı Habeşi ve Selman-ı Farisi ile birlikte diğer zevatı Alkame’nin yanına göndererek:

“Gidin bakın, Alkame’nin dilindeki bağ çözüldü mü?” der.

Ziyaretçiler evin önüne geldiklerinde Alkame’nin “Eşhedü en lâ ilahe illallah” diyerek şehadet getirmeye başladığını işittiler.

Son sözü şehadet kelimesi olan Alkame’nin cenazesinde bulunan Resulullah, mezarlıkta Müslümanları ikaz ederek, aile sözü ile ebeveynini darıltanların kelime-i şehadetten mahrum kalabileceklerini beyan buyururlar.” Ahmet Şahin

SAĞIR ADAM

Sağır bir adam, hasta komşusunu ziyarete gitmek ister. Fakat ”hastalıktan sesi kısılmış bir adamın konuşmasını nasıl işitebilirim?”diye endişelenir ve gitmeden kendine göre bir plan yapar:

– Ona, ”Dertli komşum nasılsın?” derim, o da bana, ”İyiyim” diyecektir. Ben, ”Çok şükür” dedikten sonra” Ne yiyip ne içiyorsun?” diye sorarım.” O da, ”Şerbet ve mercimek çorbası” der. Sonra, ”Kim gelip gidiyor?” derim. O da, ”Konu-komşu filan” der .Ben de uygun bir cevap veririm diye, hastanın evine gider.

Hastaya: ”Nasılsın?” diye sorar.

Hasta: ”Ölüyorum!” deyince,

sağır: ”Oh! Çok şükür.” diye karşılık verir.

Sonra hastaya :”Ne yiyip içiyorsun?” diye sorar.

Hasta: ”Zehir, zakkum! ”deyince,

sağır: ”Afiyetler olsun” der. Önceki cevabına sinirlenen hastayı, bu cevap kahreder.

Sağır daha sonra, kimlerin gelip gittiğini sorunca hasta, iyice sinirlenmiş olarak: ”Azrail” geliyor, defol be adam!” diye bağırır.

Sağır gayet sakin: ”Ayağı uğurludur, sevin..” cevabını verir ve hastayı deliye çevirir.” (Mesnevi)

HEPİMİZ BİRDEN ABDEST ALALIM

İnsandan bilerek veya bilmeyerek, iradeli veya iradesiz olarak bazı kusur ve hataların ortaya çıkması, her vakit mümkündür. İnsanoğlunun fıtratının gereğidir bu. Toplum içinde işlenen bu gibi hataların bazıları çok küçük ve basit olur, üzerinde durmaya bile değmez. Farkına varılsa bile, görmezliğe gelinerek geçiştirilir. Bazı hatalar da vardır ki, gizlenmeyecek derecede ortaya çıkar; işleyeni mahcup, başkalarını da rahatsız eder.

Bu gibi hataların, hata sahibinin onurunu ve toplumdaki itibarını zedelemeden giderilmesi yoluna gidilmelidir. İslâmın şefkat, müsamaha ve nezaket kaideleri bunu icap ettirmektedir.

İslâm tarihinden güzel bir misal…

Hz.Ömer, hilafeti zamanında sahabeden seçkin bir toplulukla birlikte bir mecliste oturmuş sohbet ediyordu. Cemaatın içinde Cerir bin Abdullah’da vardı. Birden bir yellenme kokusu duyuldu. Toplulukta biri, herhalde iradesine hakim olamayarak yellenivermişti. Kokuyu duyanların canları sıkılmış, ”Kim bu işi yapan münasebetsiz” dercesine yüzlerini buruşturmuşlardı. Hz.Ömer’in de canı sıkılmıştı. Kızgın bir sesle.

– “Koku kimden geliyorsa, kalksın abdest alsın” dedi.

Fakat Hz.Ömer’in bu dediğini yapmak çok zordu. Yellenen kimsenin o kadar insan arasından kalkıp abdest almaya gitmesi, bütün şimşekli bakışları üzerine toplaması, itibarını zedelemesi ve insanlar önünde kendini mahcub düşürmesi demekti. Cerir bin Abdullah, bu hususları düşünerek duruma müdahale etti ve Hz.Ömer’e şu teklifi yaptı:

-“Ey mü’minlerin emiri! Acaba hepimiz birden abdest alamazmıyız?”

Hz.Ömer, Cerir’in bu ince düşünüşünü, hatayı, hata sahibini küçük düşürmeden tamir edici fikrini çok beğendi. Kendisine hitaben:

– “Hay sen çok yaşa…Müslüman olmadan önce de ariftin. Şimdi de arifsin” diye iltifatlarda bulundu.

Böylece toplumu rahatsız eden şahsi bir hata, en güzel şekilde giderilmiş, hiç imse mahcup ve rezil olmadan iş tatlıya bağlanmış oldu…” (Altınoluk.sayı.13)

hikaye, hikaye oku, dini hikaye, dini hikayeler, dini hikaye arşivi, dini hikaye örnekleri, 

Bir Cevap Yazın