Cin Şeytanlarının Şerrinden Korunma Yolları

Cin Şeytanlarının Şerrinden Korunma Yolları 

4. Bölüm: Ev, Aile Ve Toplum Cin 

Cin Şeytanlarının Şerri;

1- Uyku vakti kapıları kilitlemek; su kaplarının ağzını bağlamak, kapları örtmek ve kandilleri söndürmek. Muslim’in Sahih’inde Eşribe bahsinde Câbir Radıyallahu anh’dan rivayete göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: Cin

“Kapları örtünüz. Su kaplarının (kırbaların) ağzını bağlayınız. Kapıyı kilitleyiniz, kandili söndürünüz. Şüphesiz şeytan bir su kabının ağzını çözmez, kapıyı açamaz, örtülü bir kabı açamaz. Eğer sizden herhangi bir kimse ancak kabın üzerine enine bir çubuk yatırıp Allah’ın adını anmaktan başka bir şey yapamazsa onu dahi yapsın. Çünkü fasıkcık (fare) aile halkının üzerine evlerini ateşe verebilir.”

Hadisi aynı şekilde Ebu Avane, Müsned’inde, Beyhâkî es-Sünenu’l-Kübrâ’da, İbn Mâce Sünen’inde ve başkaları da rivayet etmiştir.

Feyzu’l-Kadîr’de şöyle demektedir:

“Kabı örtünüz” yani üstünü kapatınız. Çünkü örtmek setretmek demektir. Buradaki emir bilhassa gece için mendubluk ifade eder. Burada bundan önceki halde ve bundan sonraki diğer hallerde, Allah’ın adının anılması ile birlikte su kabının ağzının bağlanmasına gelince, yüce Allah’ın adı uzun ve enli bir surdur. Her türlü kötülükten koruyan kalın perdedir.”

İbn Hacer dedi ki: “İbn Dakikı’l-İd dedi ki: Kapıların kapatılması emrinde dini ve dünyevi maslahatlar arasında canların, malların boş işlerle uğraşanlardan, fesatçılardan korunması bilhassa şeytanlara karşı muhafaza edilmesi sözkonusudur. Nebi Sallallahu aleyhi vesellem’in “şüphesiz ki şeytan kapalı bir kapıyı açamaz” buyruğu kapıyı kapatma emrinin, şeytanın insan ile karışmaktan uzaklaştırılması maslahatına işaret edilmektedir. Özellikle şeytanın bu halinin gerekçe olarak zikredilmesi, ancak Peygamberlik tarafından bilinebilecek gizli bir hususa dikkat çekmek içindir. “Şeytan” kelimesinin başındaki elif lam cins içindir. Çünkü muayyen bir fert kastedilmemektedir.”

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem‘in kandilin söndürülmesi emrine gelince; Ebû Dâvûd’un rivayet ettiğine göre bu hususta Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem‘den bir haber gelmiş bulunmaktadır. İbn Hibban ve Hakim sahih olduğunu belirtmişlerdir. Buna göre İkrime, İbn Abbas Radıyallahu anh’dan şöyle dediğini rivayet etmektedir:

“Bir fare geldi ve yanan fitili çekti, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in önünde üzerinde oturmakta olduğu seccadenin üzerine bıraktı. Bu seccadenin dirhem kadar bir yerini yaktı. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Uyuduğunuz zaman kandilinizi söndürünüz. Şüphesiz şeytan bunun gibi birisine böyle bir işi yapmaya yol gösterir ve sonra sizi yakar.”

İbn Hacer dedi ki: “Bu hadiste de yine bu emrin sebebi açıklanmakta ve fasıkcık denilen fareyi bu fitili çekmeye iten sebep açıklanmaktadır ki; o da şeytandır. İnsanın düşmanı olan şeytan bir başka düşman ile dayanışmaktadır. Diğer düşman ise ateştir. Yüce Allah, lütf-u keremiyle düşmanların tuzaklarından bizleri korusun. Şüphesiz ki O, çok şefkatli, çok merhametlidir.”

Kimi ilim ehlinin naklettiklerine göre zararlı hale gelmeyeceklerinden emin olunan şeyler, bunun kapsamına girmemektedir.

2- Evlerdeki yılanların üç gün tehdit edilmedikçe öldürülmemeleri: Bundan tehditsiz olarak öldürülebilen iki tür yılan istisnâ edilir. Çünkü cinler bunların suretlerine girmez. Nitekim Muslim, Selâm bahsinde Ömer b. Nâfi’den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Abdullah b. Ömer Radıyallahu anh bir gün kendisine ait yıkık bir evin yanında bulunuyordu. Bir yılan parıltısını gördü. Bu yılanı takip edin ve onu öldürün, dedi. Ebu Lübabe el-Ensarî Radıyallahu anh dedi ki: “Ben Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem‘i kuyruksuz olan ile sırtında iki beyaz çizgi bulunan dışında, yılanların öldürülmesini nehyettiğini dinledim. Çünkü bu iki yılan çeşidi gözleri kör eder ve kadınların karınlarındakini düşürürler.”

Böylece Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem evlerde bulunan yılanların bu iki tür dışında tehdit edilmeden öldürülmesini yasaklamış bulunmaktadır. Bu iki türün biri kuyruğu kısa olandır. Nadr b. Şumeyl dedi ki: Bu, yılanlardan kuyruğu kesik, mavimsi bir çeşittir. Hamile bir kadın bu yılana bakacak olursa mutlaka karnındakini düşürür. İki çizgi ise yılanın sırtında bulunan iki beyaz çizgidir.

Üç gün tehdit edilmedikçe evlerde bulunan yılanların öldürülmeyeceğinin delili ise, yine Muslim’in Selâm bahsinde kaydettiği Ebu Said el-Hudri Radıyallahu anh’dan şöyle dediğine dair rivayet ettiği hadistir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

“Şüphesiz Medine’de müslüman olmuş cinlerden bir kesim vardır. Her kim bunlardan evlerde kalan kimseyi görürse üç gün süreyle onu uyarsın. Eğer bundan sonra yine ona görünürse onu öldürsün. Çünkü o bir şeytandır.”

Yine bu hususa daha önce kaydettiğimiz ensardan olan genç ile ilgili olay da delil teşkil etmektedir. O evinde gördüğü büyükçe bir yılanı öldürmüş, daha sonra da kendisi ölmüştü.

Bu hususu Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem‘e anlattıklarında şöyle buyurmuştu:

“Arkadaşınız için mağfiret dileyiniz.”

Daha sonra da şunları söylemişti:

“Şüphesiz Medine’de İslama girmiş cinler vardır. Onlardan herhangi bir şey görecek olursanız üç gün süreyle onu uyarınız. Eğer bundan sonra bir daha size görünürse onu öldürünüz. Çünkü o ancak bir şeytandır.”

ez-Zerkanî dedi ki: “Bu hadisten gencin öldürdüğü cinnin müslüman olduğu ve cinlerin onu kısas olmak üzere öldürdükleri anlaşılmaz. Çünkü kısas her ne kadar insanlarla cinler arasında meşru ise de, bunun kasten yapılması şartı vardır. Genç ise müslüman bir canı öldürmeyi kastetmemişti. O türü itibariyle şer’an öldürülmesi caiz olan eziyet verici bir varlığı katletmişti. O bakımdan bu, hata yoluyla öldürme kabilindendir. Bu sebeple daha uygun olan şöyle söylemektir: Cinlerin fasıkları haddi aşarak arkadaşları karşılığında onu öldürdüler.

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz Medine’de İslama girmiş cinler vardır. Böylelikle aralarından müslüman olmuş kimseleri öldürmekten sakınılabilecek ve onlardan kâfir olanların öldürülmesine fırsat tanıyacak bir yol açıklamış olmaktadır.”

Peki, uyarmak nasıl yapılacaktır? sorusuna şu şekilde cevap verilir:

Buna dair cevap Tirmizî’nin hasen olduğunu belirterek kaydettiği Ebu Leylâ’nın şöyle dediğine dair rivayettir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

“Yılan meskende görünecek olursa ona Nuh’un ahdi, Davud oğlu Süleyman’ın ahdi ile sana bize eziyet vermemeni söylüyoruz. Eğer tekrar geri gelirse onu öldürünüz.”

Malik dedi ki: “Allah için ve size âhiret gününü hatırlatarak bize görünmeyiniz ve bize eziyet etmeyiniz”, demesi yeterlidir. Kadı Iyad dedi ki: Zannederim bunu Muslim’in Ebu Said’den naklettiği bir rivayetten almıştır. Bu rivayette Ebu Said şöyle demektedir:

“Şüphesiz bu evlerde kalanlar vardır. Onlardan herhangi birisini görecek olursanız üç defa onları uyarınız.”

Yılanların öldürülme yasağı Medine’deki evlere özel midir, yoksa genel midir? Bu hususta ilim adamlarının iki görüşü vardır. Hadisin zahiri uyarılmadan önce bütün evlerde yılanların öldürülmesinin nehyedildiğidir. Düzlüklerde, çöllerde ise uyarmadan öldürülürler. İbn Abdi’l-Berr bunun Medine evlerine has olduğu görüşünü tercih etmiştir. Ancak doğrusunu en iyi bilen Allah’tır ya, daha güçlü görünen birinci görüştür.

3- Akşam vakti girdiğinde çocukları dışarıya bırakmamak: Buna delil Muslim’in Sahih’inde Eşribe bahsinde kaydettiği Câbir b. Abdullah’tan gelen hadistir. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

“Gece bastırdı mı yahut akşamı ettiniz mi çocuklarınızı (evde) alıkoyunuz. Şüphesiz şeytanlar o vakit etrafa yayılır. Gecenin bir bölümü geçti mi o takdirde onları bırakabilirsiniz…”

Feyzu’l-Kadîr’de dedi ki: “Gecenin bir bölümü yani karanlığı bastırdı mı, demektir. et-Tıybî dedi ki: Gecenin bir bölümünün bastırması onun bir bölümünün girmesi demektir. Burada ise akşam karanlığının uzamasının gerçekleştiği gecenin ilk saatleridir. Çocuklarınızı alıkoyunuz, buyruğu, onları yanınızda tutunuz ve dışarıya çıkmalarını engelleyiniz, demektir. Bu hususta bir teşvik (mendubluk) sözkonusudur… Zahiriler ise bunun vücub ifade ettiğini kabul ederler.

“Çünkü şeytan” ile kastedilen cinlerdir. Bir rivayette ise “şeytanın yayılması…” şeklindedir. Başındaki lam cins ifade etmek içindir. “O vakit yayılırlar” gece karardığı vakit yayılırlar, demektir. Çünkü onların geceleyin hareket etmeleri gündüze göre daha rahattır. Zira karanlık, şeytanın gücünü daha bir pekiştirir. Onların yayılmalarının başladığı vakit ise yapışabilmeleri mümkün olan herbir şeye yapışırlar. Bu sebeple onların çocuklara eziyet vermesinden korkulmuştur.”

“Gecenin bir bölümü geçti mi” Bir başka rivayette “akşamın bir bölümü geçti mi” onları serbest bırakın, şeklindedir. “Onları serbest bırakın” ifadesi Buhârî’nin Sahih’inde ha harfi noktasızdır. (Onları çözün anlamına gelir.) Yine bir başka rivayette ise fethalı ve noktalı hı iledir. (Onları serbest bırakın, demek olur.) Ötreli de nakledilmiştir. Yani onları çıkıp girmekten engellemeyiniz, demek olur.”

Burada terekleri kesilmiş güvercinler edinmeyi teşvik etmeye dair uydurulmuş bir rivayete dikkat çekmek güzel olabilir. Buna göre bu güvercinler cinleri oyalayarak çocuklara zarar vermelerini önler. Sözkonusu bu rivayet İbn Abbas’tan Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem‘e isnad edilerek şöyledir: “Terekleri kesilmiş güvercinler edininiz. Çünkü onlar cinleri oyalayarak çocuklarınıza ilişmelerini önlerler.”

Bu rivayetin uydurma ve Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’e isnad edilen bir yalan olma sebebine gelince, Muhammed b. Ziyad el-Yeşkuri el-Meymuni et-Tahhan’ın rivayeti oluşudur. Bu kişi hakkında Ehl-i hadisin imamı Ahmed b. Hanbel tek gözü kör bir yalancıdır, hadis uydurur, demiştir. İbn Maîn çok yalancıdır, İbnu’l-Medinî ben ondan ne kadar hadis yazdımsa hepsini attım, demiş ve oldukça zayıf olduğunu belirtmiştir. Ebu Zür’a o yalan söylerdi, demiştir. Darakutnî ise o çok yalancı birisidir, demiştir.

Ebu Hatim el-Bustî dedi ki: “O sika ravilere hadis uyduran kimselerdendi. Sağlam ravilerden mudal rivayetler naklederdi. Onun ancak tenkid maksadıyla kitaplarda anılması helâl olabilir. Ancak bu sanat erbabı nezdinde itibar yolu ile ondan rivayet nakledilebilir. Özellikle böyle olmayanlar nezdinde nakledilemez.” Daha sonra ondan gelmiş çeşitli rivayetleri kaydeder ki, bunlardan birisi de az önce zikrettiğimiz “terekleri kesilmiş güvercinler edininiz…” rivayetidir.

4- Müzik ve çalgı aletlerinden yüz çevirmek: Kurtubî İsra suresinde yer alan yüce Allah’ın:

“Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle yerinden oynat. Onlara karşı atlılarınla, piyadelerinle gürültü çıkararak baskın düzenle, mallarına evlatlarına ortak ol, onlara batıl vaadlerde bulun. Fakat şeytan onlara bir aldatıştan başka ne vaadeder?” (el-İsra, 17/64)

buyruğunu açıklarken şunları söylemektedir:

“Âyet-i kerimede çalgı aletlerinin şarkı ve boş oyalayıcı işlerin haram kılındığına delâlet eden ifadeler vardır. Çünkü yüce Allah: “Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle yerinden oynat.” buyruğu bir görüşe göre bu demektir.

Mücahid dedi ki: “Şeytanın sesi yahut fiili ve onun güzel gördüğü işlerden olan herbir şeyden sakınmak icab eder.”

Beyhâkî, es-Sünenu’l-Kübrâ’da Abdullah b. Dinar’dan şöyle dediğini rivayet etmektedir:

İbn Ömer şarkı söyleyen bir küçük kızın yanından geçti. Şöyle dedi: Eğer şeytan (kötülüğe sürüklemeksizin) kimsenin yakasını bırakacak olsaydı bunu bırakırdı.

İbn Ebi’d-Dünya ve Beyhâkî, Şuabu’l-İman’da İbn Mesud Radıyallahu anh’dan şöyle dediğini rivayet etmektedirler: Kişi bineğine binip de Allah’ın adını anmazsa bir şeytan onunla birlikte terkisine biner ve ona haydi şarkı söyle, der. Eğer güzel şarkı söyleyemiyor ise ona: Temennide bulun, der.

Yine İbn Ebi’d-Dünya’nın naklettiğine göre Ömer b. Abdu’l-Aziz -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- oğlunun mürebbisine şunu yazmıştır: “Onların senin tedibin neticesinde kanaat sahibi olacakları ilk husus başlangıcı şeytan, âkıbeti Rahmanın gazabı olan lehviyâta buğzetmek olsun. Çünkü ilim bellemiş güvenilir kimselerden bana ulaştığına göre çalgı aletlerinin çalındığı yerde bulunmak ve şarkıları dinlemek ve bunları dillendirmek, suyun otu yeşerttiği gibi kalpte münafıklığı yeşertir.”

5- Düşen lokma üzerindeki rahatsız edici şeyleri giderdikten sonra yemek: Buna delil Muslim’in Sahih’inde Eşribe bahsinde Cabir Radıyallahu anh’dan şöyle dediğine dair naklettiği rivayettir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem‘i şöyle buyururken dinledim:

Sizden herhangi bir kimsenin herbir hali sırasında yanında şeytan bulunur. Öyle ki yemek yerken dahi onun yanında olur. Buna göre sizden herhangi birinizden bir lokma (yere) düşecek olursa, onun üzerindeki rahatsızlık verici şeyleri gidersin, sonra onu yesin ve o lokmayı şeytana terketmesin. Yemeğini bitirdiği vakit de parmaklarını yalasın. Çünkü o, bereketin yemeğinin neresinde olduğunu bilemez.”

Hadisi aynı şekilde İbn Hibban, Sahih’inde, Beyhâkî, es-Sünenu’l-Kübrâ’da, Ahmed Müsned’in birkaç yerinde, Abd b. Humeyd, el-Müntehâ’da, Taberânî el-Mucemu’l-Kebir’de, Ebu’ş-Şeyh Tabakatu’l-Muhaddisin bi Asbahan adlı eserinde ve başkaları rivayet etmişlerdir.

Burada “şeytan”dan kasıt cinsidir. Şeytanlardan herhangi birisine mahsus bir şey değildir. Ebu Zür’a Şerh-u Sünen-i İbn Mâce’de şunları söylemektedir: “Onu şeytana bırakmasın.” Sözü geçen lokmanın şeytana terkedilmesi, yüce Allah’ın nimetinin bir bakıma kaybedilmesi dolayısıyladır… Diğer taraftan bu, mütekebbirlerin huylarındandır. Çoğunlukla böyle bir lokmayı almayı engelleyen kibirdir. Bu da şeytanın amelindendir.”

6- Esnemeyi tutmak ve ses çıkarmamak: Buna delil Muslim’in Zühd ve rekâik bahsinde Ebu Hureyre Radıyallahu anh’dan naklettiği şu rivayettir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

Esnemek şeytandandır. Buna göre sizden herhangi bir kimse esnediği takdirde gücü yettiğince kendisini tutsun.”

Yine aynı bahiste Süheyl b. Ebi Salih’den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ebu Said el-Hudri’nin bir oğlunu babama babasından hadis naklederek şöyle dediğini dinledim:

Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

“Sizden herhangi bir kimse esnediği vakit elini ağzının üzerinde tutsun. Çünkü şeytan girer.”

Tirmizî de Sünen’inin Edeb bahsinde Ebu Hureyre Radıyallahu anh’dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Hapşırmak Allah’tandır. Esnemek şeytandandır. Sizden herhangi bir kimse esneyecek olursa elini ağzının üzerine koysun. Eğer ah ah diyecek olursa, şüphesiz şeytan onun karnının içinden gülüyor demektir ve şüphesiz Allah hapşırmayı sever, fakat esnemekten hoşlanmaz.”

Yine Tirmizî’nin Sünen’inde Ebu Hureyre Radıyallahu anh’dan rivayete göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Namazda esnemek şeytandandır. Herhangi bir kimse esnediği takdirde gücü yettiğince esnemesini tutsun.”

Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Ebu Hureyre’nin hadisi hasen, sahih bir hadistir. İbn Hacer dedi ki: “İbn Battal dedi ki: Esnemenin şeytana izafe edilmesi, razı oluş ve isteyiş anlamında bir izafettir. Yani şeytan insanı esnerken görmekten hoşlanır. Çünkü bu insanın suretinin değişikliğe uğradığı bir haldir ve bundan dolayı o da güler. Yoksa bu esnemeyi şeytan yapmıştır, demek istemiyor. İbnu’l-Arabî dedi ki: Şâri’in şeytana nispet ettiği hoş olmayan herbir işin, şeytanın o işe vasıta oluşundan dolayı nispet edildiğini ve şâri’in meleğe nispet ettiği herbir güzel fiilin, meleğin onun vasıtası olması dolayısıyla ona nispet edildiğini açıklamış bulunuyoruz. (İbnu’l-Arabi devamla) dedi ki: Esnemek karnın dolu olmasındandır. Tembellikten neş’et eder. Bu ise şeytan vasıtasıyla olur. Hapşırmak ise gıdanın azaltılmasındandır. Bu ise insanı çalışkanlığa götürür ve bu meleğin vasıtası ile olur.

Kimi ilim adamı şöyle demiştir: Esnemenin şeytana nispet edilmesi onun şehvet ve arzulara çağırmasındandır. Çünkü bu bedenin ağırlığından, gevşemesinden ve tokluktan ortaya çıkar. Maksat ise böyle bir davranışı doğuran sebebten sakındırmaktır ki, bu da alabildiğine yemek demektir.”

7- Yabancı kadınla başbaşa (halvette) kalmamak: Buna Tirmizî’nin Radâ’ (süt emmek) bahsinde naklettiği Ukbe b. Âmir Radıyallahu anh’ın Rasûlullah Sallallahu aleyhi Vesellem‘in şöyle buyurduğuna dair rivayeti delildir:

“Sakın kadınların yanına girmeyiniz.”

Ensardan bir adam: “Ey Allah’ın Rasûlü kayın hakkında ne dersin”, diye sordu. Peygamber:

“Kayın ölümdür” diye buyurdu.

(Tirmizî) dedi ki: Bu konu hakkında Ömer, Câbir ve Amr b. el-Âs’dan gelmiş rivayetler vardır. Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Ukbe b. Âmir’in rivayet ettiği hadis hasen, sahih bir hadistir.

Kadınların (yalnızken) yanlarına girmenin hoş olmayışı, anlam itibariyle Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’den rivayet edilen şu buyruğa benzemektedir:

“Bir erkek, bir kadınla halvette (başbaşa) kalırlarsa, mutlaka üçüncüleri şeytan olur.”

Feyzu’l-Kadîr’de dedi ki: “Mutlaka üçüncüleri şeytan olur.” Vesvese ile şehveti galeyana getirmekle, hayayı kaldırmakla, masiyeti güzel göstermekle üçüncüleri olur. Ta ki cima ile onları bir araya getirinceye yahutta bundan daha aşağı cimaya düşürmeye yakın cima mukaddimelerini işletinceye kadar. Buradaki yasak, haramlık bildirmek içindir. İbn Cerir de es-Sevri gibi, erkeğin hanımına ait cariyenin hanımı yokken kendisine hizmet etme hali gibi kaçınılmaz durumları istisna etmiştir.”

Şevkânî dedi ki: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in “bir erkek, bir kadınla başbaşa kalırsa mutlaka üçüncüleri şeytandır” buyruğunda belirtilen durumun sebebi şudur:

Erkek kadına karşı istek duyar. Buna sebep de onun fıtratındaki kadına meyletme arzusudur. Çünkü onun yapısında kadınla birlikte olma isteği vardır. Aynı şekilde kadın da erkeğe istek duyar… Bununla birlikte şeytan her birinin diğerine karşı isteğini galeyana getirme yolunu bulur ve neticede masiyet ortaya çıkar.”

Selef -yüce Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun- böyle bir halvetin tehlikesini idrâk ettiklerinden ötürü, bu işten oldukça sakınırlardı. Nitekim Ata b. Ebi Rebah -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- şöyle demiştir: “Eğer beytu’l-mal bana emanet edilse gerçekten emin olduğumu ortaya koyarım, fakat çok çirkin bir cariyeye karşı dahi kendimden emin değilim.”

Zehebî bu sözle ilgili olarak şunları söylemektedir: “Derim ki -Allah’ın rahmeti üzerine olsun gerçekten doğru söylemiştir. Çünkü hadiste şöyle buyurulmuştur:

“Dikkat edin! Sakın bir erkek, bir kadınla başbaşa kalmasın. Çünkü şüphesiz onların üçüncüleri şeytandır.”

Hadisi Ahmed, Tirmizî Fiten bahsinde ve Hâkim rivayet etmiş olup, Hakim sahih olduğunu belirtmiş, bu hususta Zehebi de ona muvafakat etmiştir.

8- Kadının oldukça zaruri bir hal olmadıkça evinden çıkmaması: Tirmizî’nin Sünen’inde Redâ’ bahsinde Abdullah b. Mesud’dan rivayete göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

Kadın avrettir. O dışarı çıkacak olursa şeytan da ona baktırır.”

Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu hasen, garip bir hadistir. Elbânî -yüce Allah’ın rahmeti üzerine olsun- hadisin sahih olduğunu söylemiştir.

İbn Huzeyme Sahih’inde119[119] geçen hadisi rivayet etmiş ve sonunda şunu da eklemiştir:

“Kadının Rabbinin rızasına en yakın olacağı hal, o evinin içinde ikenki halidir.” Yine bu fazlalığı buna yakın ifadelerle İbn Hibban da rivayet etmiştir. Taberânî, el-Mu’cemu’l Kebir’de rivâyeti şöylece zikretmektedir: “Şüphesiz kadın avrettir ve o evinden dışarı çıktı mı şeytan ona baktırır. Kadın da: Beni kim gördüyse beni beğendi, der. Kadının yüce Allah’a en yakın olduğu hali evinin içinde olduğu haldir.” Feyzu’l-Kadîr’de dedi ki: “Şeytan ona baktırır.” Yani onu saptırmak yahut onun vasıtasıyla başkalarını saptırmak için ona bakılmasını sağlar. Böylelikle onlardan birini ya da ikisini fitneye düşürür… Tıybî dedi ki: Hatıra gelen mana şudur: O evinde bulunduğu sürece şeytanın onu günaha sokma yahut insanları günaha sürükleme ümidi yoktur. Dışarı çıktı mı kadın hakkında da, başkaları hakkında da bu ümide kapılır. Çünkü kadın onun ağlarıdır ve ağlarının en büyüğüdür.”

En ufak bir tereddüdün bulunmadığı hak şu ki; İslâm müslüman kadını evinde oturmaya çağırmıştır. Çünkü bu yolla kadının iffeti korunur, hayası muhafaza edilir. Onun sebep olacağı fitneler ve onun fitneye maruz kalması önlenir. Bundan dolayı selef, kadının evinde kalmasını teşvik etmiştir. Onun evinde namazı kılmasının mescidde namaz kılmasından hayırlı olduğunu belirtmişlerdir. Sevrî dedi ki: “Yaşlı dahi olsa kadın için evinden hayırlısı yoktur.”

Aynı şekilde: “Ben bugün kadınların bayramlara çıkmalarını dahi hoş görmüyorum” demiştir.

İbnu’l-Mübarek dedi ki: “Ben bugün kadınların bayramlara çıkmalarını hoş görmüyorum. Şayet kadın mutlaka çıkmak isterse kocası ona temizlik hallerinde çıkmasına izin versin ve süslenmesin. Eğer ancak böyle çıkmakta direnirse bu sefer kocanın onu bu işten alıkoyma hakkı vardır.”

Ebu Hanife dedi ki: “Bayramlarda dışarı çıkmaları için kadınlara ruhsat verilirdi. Bugün ise ben bunu hoş görmüyorum. Onların cuma namazlarında bulunmalarını da, farz namazları cemaatle kılmalarını da hoş görmüyorum. Yaşlanmış kadının yatsı ve sabah namazlarında bulunmalarına ruhsat veriyorum. Bunun dışındakilerinde ise hayır.”

Bu sözleri bu imamlar kendi dönemleri hakkında söylemektedirler. Ya bizim bu zamanımızı, zamanımızdaki kadın fitnesini, müslüman ülkelere fâsıkların kadınlar sebebiyle türlü fitnelere düşüren yolları celbettiklerini görselerdi ne derlerdi? Allah yardımcımız olsun.

Abdulhamid b. Abdurrahman es-Suheybânî

cin, şeytan, cin şeytanleri, ibadet, namaz, şeytanlar insana nasıl zarar verir, şeytanın zararları, cinlerin zararları, şeytanın şerri, cinlerin şerri, cinlerden korunma yolları, iyi cin, kötü cin, şeytandan korunma yolları, musallat, ibadet, zikir, 

 

Bir Cevap Yazın